‘Yaşam alanlarının özelleşmesi ve kişinin kimliğini, yansıtıyor olması gerektiğini düşünüyorum. Bu bağlamda yaptığım her tasarımda kişinin geçmişi, hayalleri ve kendiyle özdeşleştirebildiği tasarımlar üzerine çalışıyorum. Üstelik bunu severek yapıyorum.’
Bu söylem; içi boşaltılmış bir klişeden fazlası benim için. Tüm stillere ve trendlere hakim olmak ve iki farklı şeyden üçüncü yeni bir şey var etmek benim işimin en keyifli yanı. Tüm sanat disiplinlerinin ortak paydası da diyebilirim. Çocukken hayal ettiğiniz şeyleri düşündüğünüze ona bir gerçekmiş gibi davranırdınız. Örneğin; bir süpürge at olabiliyor, bir kutu ev olabiliyor, bir çadır sizi Kızıldereli yapabiliyordu. İşte içindeki çocuğu öldürmeyenler, onunla yaşamayı kabul edenler için hayalleri gerçeğe dönüştürüyor, somut bir karşılık olarak sunabiliyorum. Ve aslında ben hiç çalışmıyorum. Tabii bu tembel olduğumdan değil, işimi çok sevdiğimden kaynaklanıyor.


Konfüçyus’un da dediği gibi ‘sevdiği işi yapanlar aslında hiç çalışmazlar.’